14 Aralık 2013 Cumartesi

Trompet trompet trompet!


Trompet! Trompet! Trompet

Tutturdu mu tutturur. Savurur sonra yukarı. 
Ona demiştim, demeyi denemiştim ona. Yalnız kendini duyuyor, bir de işte trompeti... 
Düşüyormuş sanki duymayınca. Mahrumum sanki diyor, dinlemeyince, kulaklarımdan ya da uzağa gönderin ellerimi diye bağırıyor. Ağlayamayan herkese bir trompet gerekmiş, olmadı neymiş... 
Çıldırmış olmalı, çıldırmış olmalıyız. 
Bir peri bulmuş sokakta, yaralı -böyle ayva tüylü, çipil gözlü bi şi, mor mor parmakları var. Peri işte, illa bi garipliği olacak.- Tutmuş, eve getirmiş. Denizler ne güne duruyor dedim, kanyonlar, yastık kılıfları, davul tozları, Neptün ne güne duruyor.
Hadi ki üşendin, "bahçe" dedim, "bahçe ne güne duruyor." ceviz ağacı da var, toprağı sülfür, iyi gelir, yatıştırır. Sonra göğüne gider, ya da notasını bulur... 

O sıra, peri, kapı eşiğinden odaya doğru, fısır fısır bir yasemin beyazı yolladı, si bemol kokuyordu yaseminden çok. Korkmadıksa da ürperdik. 
"Trompet çalıyor" dedi, "üstelik dut yaprağına sarılmış".
 "Yapma ama" dedim "Sen de buna inandın mı?" 
"Periler yalan söylemez" dedi. 
"Hayalse söyler" dedim. 
-çipil gözlü bi şi- Kaç yaşındadır ki? Taş çatlasın bin elli. Elleri neden mor hem? 

Ben de görmeseydim hani, o ayva tüylü periyi, yine hayalilerinden biri zannederdim, onun. Görmedim mi yoksa. Çıldırmış olmalı. çıldırmış olmalıyız. 

Bunlar kedisizlikten, perisizlikten değil. 

Trompet! Trompet! Trompet!

Duyuyor musunuz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder